Gabriel Neithan Gryffindor V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 38 Kayıt tarihi : 23/05/12
| Konu: Gabriel Neithan Çarş. Mayıs 23, 2012 9:55 pm | |
| Karakter Adı ve Soyadı: Gabriel Neithan Karakteristik Özellikleri: Umursamaz biri Gabriel. Sorunların üstünde öyle günlerce, haftalarca düşünecek birisi değil. Kolay alevlenebilen birisi. Sevmediği bir hareket karşısında tepkisiz kalamaz. Bir şekilde kendisini üstün çıkartır. Ukaladır. İnsanların kendisini ukala tavırlarına ise katlanamaz. Konuşkan biri sayılsa da herkesle yakın olan bir insan değildir. Kincidir. Kendisine karşı yapılan hareketleri, başkalarının sözlerini unutmaz. Her yapılan şeyi koz olarak kullanabilir. Sevdiklerine ve ailesine karşı oldukça duyarlıdır. İnsanları kolayca sevebilir ama kendisine yapılan yanlışlarla kolayca nefret de edebilir. Macera düşkünüdür. Sevdikleri ve yardıma muhtaçlar için hiç tereddüt etmeden hayatını tehlikeye atabilir. Çoğu zaman önyargılı bir insan ama bu önyargının yıkılması ise ufacık şeylere bakabiliyor. Aile Geçmişi: İngiltere'de sıradan bir aile Neithanlar. Gabriel'ın büyükbabası yazar ve büyükannesi de şifacı. Ülkenin dışında, büyük bir evleri var ve yılın çoğunu orada geçiriyorlar. Yazları anne-babası ve Gabriel da oraya tatile giderler. Birçok kuzeni var Gabriel'ın. Yalnız kalmak için ormanda kaybolmanız filan gerekmektedir. Ailede çoğunluk olarak Gryffindor ve Ravenclaw mezunu olmakta. Örnek Rol Oyunu: - Başka bir sitede yaptığım rp:
“Bundan eminsin değil mi? Yani Bakanlık’tan birkaç kişinin kaybolduğu yer orası..?” Büyücünün önünde dikilen, üstünde paramparça olmuş kıyafetlerinin içinde ne yapacağını bilemeyen adam kafasını hızlıca, onaylarcasına salladı. “Peki… Öldüklerine dair kesin bir bilgin var mı?” Orta yaşlarının sonundaymış gibi görünen adam bu soru karşısında, bakışlarını büyücünün çamura bulanmış ayakkabılarına indirmişti. Derin bir nefes aldıktan sonra yeniden büyücüye baktı. “Hayır mı? Tamam… Teşekkürler… Gidebilirsin…” Büyücü, elini adamı kovalarcasına salladı. Yaşlı kofti, sarsıntılar içinde ağzını açmaya çalışıyordu ama dudaklarından dökülen kelimelere anlam verebilmek için birkaç saniye düşünmesi gerekmişti Gabriel’ın. Hayatının tehlikede olup olmadığını soruyordu adam. “Ne diye başına bir şey gelecek olsun ki? Sana, gidebilirsin, dememiş miydim?” Karşısındaki heyecandan terler içinde kalan adamın hızla bir ara sokakta gözden kaybolmasını izlerken sessizce dikildiği yerde ileri geri yürümeye başladı büyücü. Aradığı şey sıradan birisi olmadığı için sıradan sorgular da işe yaramıyordu. Birilerine imza vermesi, birileriyle fotoğraf çektirmesi ya da birilerine rüşvet vermesi bile gerekmişti ama hala elinde somut bir kanıt yoktu, ortalıkta görünmeyen Bakanlık çalışanları dışında. Onlara da kaybolan demek ne kadar doğruydu, bilmiyordu ama kaybolan çalışanların hiçbir şekilde birbirleriyle alakaları yoktu. Sadece, Gabriel’ın da bir zamanlar okuduğu cadılık ve büyücülük okulu olan Hogwarts’la, ya da çevresindeki bölgelerle ilgili çalışmalar yapan üç kişi ortadan kaybolmuştu. Kaldı ki, tatile çıkmış da olabilirlerdi, aynı anda tabii. Bu ihtimali de eleyen şey, o bölgede ortadan kaybolan, birbirleriyle alakası olmayan birçok insanın olmasıydı. Kendisini bir şekilde iz peşinde koşan köpeğe benzetiyordu. Yaptığı kurtadam göndermesine iğrenerek ara sokaktan dışarı attı kendisini. Güneş neredeyse ufuk çizgisini oluşturan binaların çatılarının ardında kaybolmak üzere olsa da gökyüzünde hala turuncunun açık tonları mevcuttu.
Muggle ve büyücü ortak yaşam alanı olan sokaklar arasında birkaç dakika daha oyalandı Gabriel. İnsanların artık evlerine dağılma vakti geldiğinde, gölgelerden birine saklanıp adamdan aldığı, doğruluğuna çok da güvenmediği bilgiler doğrultusunda Hogsmeade’in görüntüsünü gözlerinin önüne getirip sadece cisimlenmeye odaklandı. Ne kadar süredir kendisini engellediğini bilmiyordu ama o sıkışma hissini yaşamadan önce hissettiği rahatlık, neden stres yaptığını sorgulatıyordu kendisine. Sağ bacağında, muggle pantolonlarının cep bölgesine yakın bir bölgede sakladığı asasına uzanıp parmak uçlarıyla dokundu. Bu kadar temas bile yetmişti. Düşüncelerini doğru düzgün bir araya getirmesine bile zaman kalmadan bedenini bir toz parçası haline getirip yeniden eski haline dönmesini sağlayan büyüyü yaptı. Kendisini önünde bulduğu hanın duvarına yaslanıp ciğerlerine temiz hava doldurdu. Bu olaydan nefret ediyordu. Zaten ayda bir dönüşüm geçirmek hayatta hiç tatmadığı bir acıyı ona tattırıyordu ve şimdi de cisimlenmenin verdiği rahatsızlık eklenince, Gabriel neden bunlara katlandığı merak etmeden duramıyordu. İntihar etmesi, bu lanetten kurtulması için tek yoldu belki de. Bu kadar acıya katlanabiliyorsa, kendisini de öldürebilirdi, değil mi? Ama kendisi bile kabul etmese de korkuyordu. Ölümden değil ama acı çekmekten korkuyordu. Elinden destek alarak yaslandığı tuğla duvardan ayrıldı. Ayakkabılarının kenarlarında biriken çamurlar şöyle bir göz attıktan sonra yüzünü buruşturup asasını ayaklarına doğrulttu. “Scourgify!” Bu büyüyü iki ayakkabısına birden uyguladıktan sonra üzerine geçirdiği siyah pelerinini düzeltip önüne cisimlendiği hana girdi.
Hanın kapısı arkasından gürültüyle kapanırken yerde bulunan toz tabakasının bir kısmı da zemini terk edip havada süzülmeye başlamıştı. Parke döşeli zeminde her adım atışında sanki yerin altında bir şeyler can çekişiyormuş gibi inliyordu parkeler. Çıkan gıcırtılar ve topuk seslerinin şiddetini umursamadan yürümeye devam edip gözden uzakta bir masaya bıraktı bedenini. İlk başta ortamı izleyecek, dedikoduları dinleyecek ve mantıklı bulduğu birkaç tanesini değerlendirmeye alacaktı. İki adamın, birkaç masa ileride, biralarını su gibi içiyorlardı, artık dolanmaya başlayan ağızlarından dökülen kelimeleri dinlemeye çalışırken hanın kapısı yeniden açıldı. İçerinin loş ışığının altında gözleri garip bir çekicilikle parıldayan kadın çekingen bir tavırla bara doğru ilerledi. Kadının hanın şu anki ortamına tezat oluşturan bir görünüşü vardı Gabriel’a göre ve daha ilk anda büyücünün dikkatini çekmişti. Bakanlık’tan olup olmadığını öğrenmesi gerektiğini düşünüyordu. Bir şekilde bunu öğrenebilirdi, lanetinin etkilediği duyuları sayesinde. Kadın bara gidip oturduğu anda yanında oturduğunu fark etmeyen bir adam hızla yerinden kalkıp kadının yanında bitivermişti. Bir şansı olduğunu düşünüyor olması Gabriel’ın sırıtmasını sağlamıştı. Ama ardından kadın adamda hiçbir sorun yokmuş gibi onun içki teklifini kabul etmiş, yanına kurulmasına izin vermişti. Yanlış bir şeyler döndüğünü düşünen büyücü masasının üzerine doğru eğildi. Derin bir nefes alıp hanın diğer tarafında bulunan bardaki konuşmaları diğerlerinden ayırmaya çalıştı, insanların dudaklarıyla eşleşen kelimeleri arayarak. Adamın asılmasına aldırmadan, ısrarla ve rahat bir tavırla, ağzından bölge ve Gabriel’ın da peşinde olduğu yaratık hakkında bilgileri alıyordu kadın.
Yeteri kadar duyduğuna inandığı anda oturduğu masadan kalktı, büyücü. Seri adımlarla hanı terk ettikten sonra yapının arkasına geçip ağaçlık alana giriş yaptı. Burada gözle görünme ihtimali sıfıra iniyordu ve sporcu oluşundan ötürü engebeli yolda zorlanmadan yürüyebilirdi. Ağaç dallarının arasından sızan ay ışığını teninde hissetmemek için üzerine geçirdiği pelerininin kapüşonunu gözlerinin önüne kadar çekti. Dolunay olmasa bile her an dönüşebileceğinden korkuyordu. Kaç sene olmuştu bu laneti üzerine alalı ama hala bazı şeyleri öğrenememişti. Ayaklarının altında kırılan dal parçasını ya da hışırdayan yaprakların çıkardığı gürültüyü umursamadan hızla yürümeye başladı.
O çarpıcı kokunun farkına vardığında olduğu yerde çakılı kaldı, büyücü. Sanki etrafını sarmış olan bu koku ağır bir cisim gibi ciğerlerine baskı yapıyordu. Daha önce böyle bir şey hissettiğini hatırlamıyordu. Maçlarda ya da düellolarda, böyle bir baskı hissetmemişti hiç. Elleriyle dizlerinden destek alıp doğrulurken ne zaman iki büklüm bir hal aldığını düşünüyordu. Ciğerleri bu acı ve ağır kokuya bir nebze de olsa alıştığında ormanın içinde yürümeye devam etti. Nereye doğru gitse, o ezilme hissi de onunla birlikte geliyordu. Bu, peşinde olduğu yaratığın bir etkisi miydi? İnsanları bir şekilde böyle mi öldürüyordu yani? Gabriel’ın kurtadam olması belki de hayatta kalmasını sağlamıştı. Normal bir insandan çok daha fazla dayanıklılığa sahipti anlaşılan. Tam o anda da ölebilirdi, hiçbir şey kaybetmezdi. Büyük ormanın içinden çıkıp ufak bir ağaçlığa giriş yaptı. Kendi çıkardığı hışırtıların dışında kulağına gelen seslerden birinde kendisine tanıdık gelen bir tını vardı. Daha bir saat öncesinde Domuz Kafası’nda “kulak misafiri” olduğu kadının sesiydi bu ve bir adamla konuşuyordu. İkiliyi bir süre izledikten sonra onlarla aynı hizada yürümeye başladı. Aralarında çok fazla konuşma geçmese de genç adamın, kadının üstü olduğunu anlayabiliyordu Gabriel. Ağaçlığın karanlığında gözden tamamen kaybolduğuna emin olmak için iyice pelerininin içine saklandı büyücü. Arayışının sonuna yaklaştığını hissediyordu ve bu noktada yakalanması, hiçbir işe yaramayacaktı.
İkiliyi izlerken daha ne kadar yürüyeceklerini düşünmeden edemiyordu Gabriel. Neredeyse kasabanın sınırına gelmişler, ağaçlığın sonuna da ulaşmışlardı. Kadının ve Gabriel’ın handa aldığı bilgilere göre yaratık buralarda avlanmıştı. Gabriel’ın aldığı o kokuysa yaratığın buralarda olduğunu kanıtlarcasına göğsüne yumruklarını indiriyordu. Ağaçlığın içine doğru hareket etmeye başladığında göz ucuyla bir hareket fark etti. Takip ettiği ikilinin üzerine doğru uçan bir karaltı gördüğünü sandı. İlk başta Ruh Emici zannetti ama burada olmaları için bir neden yoktu ve peşlerinde oldukları yaratığın kendisini gösterdiğini anladı bu sayede. Diğer ikisi kendisinden çok fazla uzak olmasa da belli bir süre gizli kalmayı tercih etti, büyücü. Doğru zamanda, yaratık ve diğerlerinin savunması yeteri kadar azaldığında ortaya çıkmak daha akıllıca olacaktı. İleride bir savaşın gerçekleşiyor olduğu gerçeği kaslarına pompalanan kanın akışı hızlandırıyor, yumruklarını sıkmasına neden oluyordu. İçinde biriktirdiği adrenalini boşaltmak için bir şeyler yapması gerekiyordu. Eğer yaratık kendisini yanlış anlarsa, tabii o kadar zekiyse, ya da kendisini bir yemek olarak görürse, savaşmadan vaz geçmeyecekti.
Yaratık kadına saldırdığında bir an için kendisini ağaçlığın sınırına oldukça yakın buldu, büyücü. Kadını koruma iç güdüsü, kendisini korumasından daha üstün gelmiş gibi görünüyordu ama en azından erken farkına varmıştı. Birisinin hayatını kurtarma fikri her zaman çekici gelmiştir Gabriel için ama artık kendisi bir katil ve karşısındaki de muhtemel bir avdı. O yüzden kadının hayatının tehlikede olması işine gelirdi, kendisi öldürmeden yaratık onu öldürebilirdi. “Evet Gabriel, tabii ki öyle…” diye söylendi, yaratık kadına doğru bir yumruk savurduktan sonra kendisi gerisin geri savrulup, kadında hiçbir hasar olmadığını gördüğünde. Şaşkınlıkla boğazından bir inilti koyuverdi. Kolay bir gece olmayacaktı bu gece. Neredeyse bir haftadır peşinde olduğu bu ölümlerin sebebiyle karşılaşacak ve şanslıysa hayatta kalacaktı, ya da şanssız. Bu duruma göre değişirdi tabii. Kadın, patronunun söylediği gibi avucunu en yakınındaki ağaca dayadı ve birkaç saniye sonra da ağacın gövdesinde oluşan gediğe bakmaya başladı. Karşısında duran ikili sıradan büyücüler değillerdi. Büyücü bile olmayabilirlerdi tabii. Yaratık bir nebze de olsa sakinleştiğinde ikili de sırayla konuşmaya başladılar. Adamda sakin bir ses tonu vardı. Nedense hiç şaşırmamış, ya da korkmamış gibiydi. Aksine, bütün bunları bekliyordu, büyük ihtimalle. Kadın ise az önce yumruk yemek üzere değilmiş gibi alaycı bir ses tonuyla konuşuyordu.
Kadının konuşması bitmek üzereyken saklandığı ağaçların arasından sıyrılıp toprak yola adım attı. Gözlerinin önüne düşen kapüşonunu arkaya atıp ay ışığının yüzüne çarpmasına izin verdi. “Kusura bakmayın, bölüyorum sanırım ama burada dönen şeyi anlamam lazım.” Kendisini topluluğa yaklaştıran her adımda göğsünde hissettiği baskı daha da artıyordu. Bu sanki dalışa geçmek gibiydi. Alıştıra alıştıra, yavaş yavaş yürümeye özen göstererek gruba biraz daha yaklaştı. Yüzünü buruşturarak yaratık olduğunu anladığı küçük kıza baktı. İnsanlar arasında dolaşmak için bu şekle bürünmüş olduğunu düşündü Gabriel. “Siz ikiniz, Bakanlık adına mı çalışıyorsunuz? Seni Domuz Kafası’nda gördüm, şu yaratık hakkında bilgi topluyordun.” Adamı, kadını ve ardından da kızı işaret etti çenesiyle, konuşmasını bitirirken. Bir yandan da ufak kızdan ayırmıyordu gözlerini. Bakanlık çalışanlarından nefret ederdi Gabriel ve yaratıklardan da. Bu yüzden kendisinden de hiçbir şeyden nefret etmediği kadar nefret ediyordu zaten. Ama neden buradaydı? Bakanlık çalışanlarını öldürsün diye yaratığa yardım etmek için mi, yoksa yaratığı öldürmeleri için Bakanlık’a yardım etmek için mi? Bu soruyu sormak için artık çok geçti anlaşılan. Bazı şeyleri daha erken düşünmesi gerektiğine karar verdi o anda, eğer sağ olarak kurtulursa.
*Gryffindor olursak çok memnun oluruz tabii... | |
|
Aphrodis Audrey Phyllis Slytherin V. Sınıf | Yönetici
Mesaj Sayısı : 94 Kayıt tarihi : 18/05/12
| Konu: Geri: Gabriel Neithan Çarş. Mayıs 23, 2012 10:04 pm | |
| Gryffindor olmak istediğinizi söylemişsiniz; ama maalesef karakteriniz Slytherin özellikleri göstermekte. Slytherin V. Sınıf
| |
|