Love's Mischief RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Love's Mischief RPG

Kalabalığın sesine kulak ver. Karanlığın orada olması an meselesi.
 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Konunun ismi

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Lillian Moreau
Ravenclaw V. Sınıf
Ravenclaw V. Sınıf
Lillian Moreau


Mesaj Sayısı : 18
Kayıt tarihi : 19/05/12

Konunun ismi Empty
MesajKonu: Konunun ismi   Konunun ismi AakahcPtsi Mayıs 28, 2012 9:17 pm

    Gabriel Neithan & Lillian Moreau
    Akşam üzeri, hava yağmurlu.

    Korku bütün bedenini sarmıştı genç cadının. Mutluluğa olan inancını seneler öncesinden yitirmiş olmasına rağmen, hayal kırıklıklarıyla dolu bir gün yaşamıştı. Gözlerinden süzülen yaşlar, geçmişin acısının asla unutulamayacağının kanıtıydı. Gözlerini ne zaman kapatsa annesinin acı dolu çığlıkları ve babasının yüzündeki o korkunç gülümseme geliyordu gözleri önüne. O gece, sanki annesi olacaklardan haberi varmış gibi saklanmasını söylemişti küçük Lillian'a. Her zamanki saklambaç oyunlarından biriymiş gibi düşünmesini, ancak sobelemenin yasak olduğunu söylemişti. O zamanlar minik kalbinin temizliği ile kabul etmişti ve hemen saklanmıştı yatağının altına. Sonra alt kattan annesinin bağırışları, babasının söylediği pek hoş olmayan sözler, ona anlamsız geliyordu. Kırılma sesleri geldiğinde yavaş yavaş endişelenmeye başlamıştı minik bedeni. Alt kattan yukarıya çıkan birilerinin seslerini duydu. "Nerede o? Onu da başkasından peydahladın değil mi seni lanet olası sürtük." diye bağırarak içeri girmişti babası. Annesinin yalvarmasına tanık olmuştu. Yine de iyice saklandı minik cadı. Tek düşünebildiği babasının her zamanki korkutma şakalarından birini yaptığıydı. Annesinin yere düştüğünü gördü. Şaşkın gözlerle onu izledi. Yanağında kocaman bir kırmızı el izi ile ağlaması şiddetlenmişti. Minik cadı hareketlenince annesi olumsuz anlamda başını salladı. Sonrası ise Lillian'ın hatırlamak istemediği korkunç ayrıntılardı. Annesinin her darbeyle sarsılan bedeni geliyordu gözleri önüne. Yine böyle yağmurlu bir günde olmuştu bu lanetli olay. Annesi güzel bir cadıydı. Lillian ile ne zaman Londra'nın sokaklarında dolaşsalar herkes annesine bakardı. Güzelliğinin de farkındaydı annesi. Babası ise annesinin anlattığına göre gençken çok yakışıklıymış. Zaman geçip, annesi güzelliğini koruyup babası kaybedince, sorunlar da ortaya çıkmış tabi. Annesinin arkadaşı olarak gösterdiği kişilerin neredeyse hepsinin erkek olması ve birçok gece bu arkadaşlarında kalması Lillian'ın o zamanlarda anlayamayacağı şeylerdi. O gece ise, annesinin o güzel bayandan, çığlıklar atarak acıyla yardım dilenen kurbana dönüşmesini izledi masum gözleriyle. Babasının zevk dolu kahkahalarını duyabiliyordu. Yine de o masum düşünceleriyle babasından korktuğu için kendi ağzını kapattı sıkıca. Çünkü artık o da ağlamaya başlamıştı. Annesinin gözleri boşluğa daldı bir an. Yüzündeki bütün kaslar gevşedi. Sonrasında ise büyük bir patlama sesi duydu minik Lillian. Babasının da kanlar içinde yere düştüğünü gördü. Anlamamıştı ne olduğunu. Babasının kalkmasından korkup saatlerce yatağının altında, ağzı kapalı bir şekilde ağladı minik Lillian. Sonra kanların yatağın altına kadar ulaşmasıyla, sürünerek oradan çıktı. Her yeri kan olmuştu. Ağlayarak annesinin yanına gitti. Hemen yanına yatıp kolunu kendi üzerine çekti ve ağlamaya devam etti. İçerideki koku kötüleşmeye başlamıştı ancak umursamadı Lillian. Annesinin bedeni soğuyana kadar orada ağlamaya devam etti.

    Birinin ona seslendiğini duyduğunda ağlamaya devam ediyordu minik cadı. Ses dışarıdan geliyordu. Alt kattan teyzesinin ona seslendiğini fark etti. Ancak minik bedeni bunca acıya dayanamadığından, bayıldı. Bütün bunlar Lillian'ın birkaç sene önceki bugüne ait anılarıydı. Şimdi ise annesi ve onun katili olan babasının ölüm yıldönümleriydi. İkizin Melanie her zamanki umursamazlığıyla teyzesi ile Avrupa seyahatindeydi. Bütün bu olaylar yaşanırken o arkadaşında, oyun oynuyordu. Bu yüzden Lillian'ın neler hissettiğini anlayamazdı. Yalnız kalmak istediğini söylediğinde teyzesi itiraz etmemişti. Evin duvarlarına baktıkça sıkıldığını hissetti. Daha şimdiden pişman olmuştu. İnsanlara ihtiyacı vardı. Bir an önce kalabalığa karışmalıydı. Tek başına kendine güvenmiyordu. Hızla eşyalarını toplayıp Çatlak kazana gitmeye karar verdi. Geceleri yalnız kalmamış olurdu. Hem de okula oradan gidebilirdi. Önünde koca bir tatil olmasına karşın şimdiden bunaldığını hissediyordu. Dışarıda hava soğuktu. Yağmur çiselerken büyük bir deja vu hissiyle tüyleri diken diken oldu genç cadının. Acilen bir içkiye ihtiyacı vardı. Ağlamamak için dudaklarını kemiriyordu.Çok uzun sürmeyen bir yolculuk sonrası çatlak kazana ulaştığında bir an kendini çok yalnız hissetti. İçerisi pek kalabalık olmasa da kendini biraz daha iyi hissetmeye çalıştı. Bir kaymak birası ısmarladıktan sonra camdan dışarısını izlemek üzere rahat bir yere yerleşti.



bööö iğrenç sorry dude
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Gabriel Neithan
Gryffindor V. Sınıf
Gryffindor V. Sınıf
Gabriel Neithan


Mesaj Sayısı : 38
Kayıt tarihi : 23/05/12

Konunun ismi Empty
MesajKonu: Geri: Konunun ismi   Konunun ismi AakahcSalı Mayıs 29, 2012 1:10 am

Gözlerini açtığı oda, her zaman bulunduğu, eski odunlardan oluşan bir oda değildi. Yatağında doğrulup etrafını inceledi, genç büyücü, nerede olduğunu hatırlayabilmek için. Bir an için şaşkınlığa uğrasa da birkaç gün önce geldiği Çatlak Kazan’ın kuzenleriyle birlikte tuttuğu odasında olduğunu hatırlayınca yeniden yastıklarının arasına gömüldü Gabriel, rahatlayarak. Aslında odanın içinde duymayı beklediği gürültü olmayınca da şaşırmış olabilirdi. Belki de kahvaltı yapmaya gitmişlerdir, diye düşündü, yatağın kenarlarından ayaklarını sarkıtıp terliklerine sokarken ayaklarını. Onları gece bıraktığı yerde bulmuş olmaktan memnun olduğu kadar hiçbir şeyden memnun olmamıştı herhalde, tabii kuzenlerinin ortalıkta görünmüyor oluşunu saymazsa. Pencerenin camına şiddetle vuran yağmur tanelerinin oluşturduğu gürültünün arasında ortak kullandıkları dolabın içinden kırmızı bir tişört ve rahat, siyah bir pantolon aldıktan sonra kahvaltı yapmak için merdivenlerden aşağı, bar kısmına inmek için hazırlandı genç büyücü. Gıcırdayan merdivenlerden inerken barı doldurmuş olan insanların gürültülerinden de rahatsız olmuştu Gabriel. Ne olurdu ki biraz daha az bağırsalar, ya da o bira dolu bardaklarını birbirlerine tokuşturmasalar? Hanın kapısı her açılıp kapandığında içeri daha da fazla insan doluşuyor gibiydi. Bu kadar kalabalık olmasının bir sakıncası yokmuş gibi, ya da dışarıda şakır şakır yağan yağmurdan rahatsız değillermiş gibi mutlulukla gülüp eğleniyorlardı. Kuzenlerinin uzunca bir masayı işgal ettiklerini, yaşlı ve aşırı sinirli müşterilerin rahatlarını bozduklarını görünce istemeden de sırıtmıştı genç büyücü. Son basamakları da indiğinde hafifçe bar tarafına doğru çevirdi kafasını. Yaşlı adamların arasında, ortama hiç uygun olmayan bir kız duruyordu ve Gabriel bu kızı yüzünü görmeden de tanımıştı. Bar tarafından uzak durmaya çalışarak kuzenlerinin arasında kendisi için açılan boşluğa sığıştı, kaşlarını çatmış, bara doğru bakarak.

Sağında oturan Arthur’un elinde tuttuğu içkiyi gözüne kestirince oyunlar da başlamıştı. Gabriel, birkaç masa ileride oturmuş, muhabbet eden kızlardan birini Arthur’a gösteriyor, o da ilgilenmiyormuş gibi yapıyordu. “Güzel bence. Hem az önce gelirken seni kestiğini gördüm. En fazla 20’dir. Git konuş bence.” Kendi kafasını böyle dağıtabileceğini sanıyordu Gabriel. Gidip Lillian’a bulaşmadan ne kadar süre geçirebileceğini düşünüyordu. Karnını doyuracak kadar süre yeterdi onun için. En son Arthur masadan kendinden emin bir şekilde kalkarken Elizabeth ve Dianna da onun bu salak hallerine kıkır kıkır gülüyorlardı. “Ne?!” diye söylendi genç büyücü. “Bara kadar gitmeye üşendim, oldu mu?” Çocuğun bıraktığı yarım kaymak birasından büyük bir yudum aldıktan sonra kendisi için söylenen tabaktaki birkaç salam parçasını ağzına tıktı. Bir süre sonra, dışarıda tutmak için türlü türlü saçmalıklar yaptığı düşünceler yeniden beyninin kıvrımlı köşelerine yerleşmişti. Kızı burada görmeyi ummuyordu. Yani onu bütün yaz boyunca düşünüyor filan değildi, hatta düşünmüyordu bile ama burada gördüğüne şaşırmıştı. Ortak noktaları sadece aynı okulda okuyor olmaları, diye düşünüyordu, Gabriel. Başka bir şey yoktu, bir de şu anda aynı handa kalıyor olmaları vardı. Kızı burada kaldığı süre boyunca handa görmemişti. Belki de yeni gelmiştir, diye düşündü, biradan yeni bir yudum alırken. Dianna’ya dönüp “Sizinkilerden biri buradaymış, biliyor muydun?” diye takıldı, elindeki çatalı bara doğru sallayarak. Dianna ve kuzenlerinden üçü Ravenclaw’daydı ve Lillian’ı da bir şekilde tanıyorlardı. Yanlarında Ravenclawlı kuzenlerinin olmasından hoşlanıyordu bazen Gabriel. Grupta mantıklı davranan sadece onlardı ve Gabriel’a ve Arthur’a saçma iddialarında bir noktadan sonra engel oluyorlardı. O anda, masada oturan yedi kişi de bara doğru dönmüştü, meraklı bir şekilde. “Oha! Biraz yavaş olun. Bari teker teker bakın da anlaşılmasın!” Kahkaha atarak tabağındaki son peyniri de çatalın ucundan dişleriyle alıp yedi. Arthur masaya geri dönmeden kaçması gerekiyordu ve en geçerli sebep de Lillian’la dalga geçecek olmasıydı. Kuzeninin sinirli bir şekilde geri döndüğünü görünce oturduğu sandalyeyle beraber geriye doğru kaydıktan sonra hızla masaların arasında yürümeye başladı. Arthur’un öfkesi, o Ravenclawlı kızdan daha kudretli oluyordu genelde. Kuzeni ilk önce masaya uğradığında Dianna’nın ona bir şeyler söylediğini gördü ve rahat bir şekilde yürümeye başladı. Mantık yine devreye girmişti.

Bara ulaştığında kızın yanındaki sandalyede oturan, neredeyse uyumak üzere olan ayyaşı omzundan dürtüp uyandırdı genç büyücü. Adam söylenmeye başladığında adamın kulağına eğilip “Temizlikçi Konsa seni yukarıda, tuvaletlerin yanındaki odada bekliyormuş. Sana verecek çok güzel şeyleri varmış,” diye fısıldadı, adamın dikkatini çekmek için. Neyse ki adam sorgulama ihtiyacı hissetmeden oturduğu tabureden fırlayıp merdivenlerde düşe kalka koşmaya başlamıştı. “İyi günler, ya da kötü, fark etmez, küçük kız.” Acemice ve umursamaz bir reverans yaptı. Taburenin üzerinde poposunu rahat ettirecek bir şekilde oturduktan sonra barmene doğru dönüp “Kaymak birası, lütfen,” dedikten sonra savsak bir şekilde reverans daha yaptı, Lillian’a yaptığı gibi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lillian Moreau
Ravenclaw V. Sınıf
Ravenclaw V. Sınıf
Lillian Moreau


Mesaj Sayısı : 18
Kayıt tarihi : 19/05/12

Konunun ismi Empty
MesajKonu: Geri: Konunun ismi   Konunun ismi AakahcÇarş. Mayıs 30, 2012 11:31 pm

    Yağmur damlalarının sakinleştici sesini dinliyordu genç cadı. Senelerdir peşini bırakmayan korkunç anıları beynine doluşurken kaymak birasından bir yudum aldı ve gözlerini kapattı. Kalabalığın sesi rahatsız edici olsa da yağmurun sesine odaklanmaya çalıştı. Bütün bu korkunç anılarını bir gün geride bırakabilmeyi diledi. Çok uğraşmıştı zamanında. Teyzesi tarafından karşılanan psikologlar, ilaç tedavileri, intahara bile giden kurtulma çabaları sonuçsuz kalmış, kabusları peşini bırakmamıştı. Bu gece sarhoş olmalıydı. Ayık bir şekilde katlanamazdı. Biradan daha sert bir şey lazımdı. Ateş viskisi istediğinde barmenin sorgulayan bakışlarıyla karşılaştı. Ancak görüntüsünden anlamış olmalı ki ses çıkartmadan hemen doldurdu. Viskiyi içerken boğazının yanması acı verse de biraz rahatladığını hissetti genç cadı. Fiziksel acı rahatlatıyordu onu, her zaman öyle olmuştu zaten. İntahar etmeye çalıştığında bile, başarılı olamayacağını bilse de acı çekmek yetiyordu ona. En eski ve en derin acısını unutturmaya yetiyordu.

    Bazen düşünüyordu. Neden bütün bunları Melanie yaşamamıştı? Mutlu bir çocukluk dönemi geçirmişti. Anne babasını kaybetse de şahit olmadığı bu büyük acı haftalar sonra yok olmuştu onun için. Melanie'nin arkadaşlarıyla geçirdiği çocukluk dönemi Lillian için doktorlar, ilaçlar ve dışlanma ile geçmişti. Tek istediği bir gün bütün bunları unutup yeniden mutlu olabilmekti. Öfkesi aslında ikizine karşı değildi. Daha çok ailesine kızıyordu, babasına. O anda orada bulunmasına neden olan kadere ve en önemlisi, ölüme kızıyordu. Tanıdık bir sesi duyunca gözlerini kurulayıp o yöne döndü. Tabi dönmesi ile pişman oldu. Gabriel. Bu çocuktan nefret ediyordu. Karşılaşmak için çok kötü bir zamanı seçmişti. "Senin burada ne işin var ezik?" diye sordu genç cadı. Okula başladığından beri herkese karşı mesafesini korumak için ikizi gibi davranmaya çalışırdı. Onun gibi insanları aşağılarsa kimse ona yaklaşamaz ve zayıf yönünü kimse bilemezdi. Yine de o an üzüntüsü ve siniri ile hiç rol yapmıyor, gerçek bir öfke ile genç büyücüye bakıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Gabriel Neithan
Gryffindor V. Sınıf
Gryffindor V. Sınıf
Gabriel Neithan


Mesaj Sayısı : 38
Kayıt tarihi : 23/05/12

Konunun ismi Empty
MesajKonu: Geri: Konunun ismi   Konunun ismi AakahcCuma Haz. 01, 2012 5:39 pm

Barmen tepesine kadar bira olduğunu umduğu bardağı önüne bırakana kadar sadece kıza yan gözle bakarak gülümsemişti genç büyücü. Birilerini, özellikle kendisinden nefret ettiğini, kendisini, bir fırsat bulsalar hemen öldürecek insanları sinirlendirmekten hoşlanıyordu. Yapamazlardı çünkü. Buna cesaret edemezlerdi. Sadece sözcüklerden ve gerçekleştiremeyecekleri tehditlerden oluşan insanları çok aciz buluyordu. Onlarla uğraşmaktan hoşlanıyordu tabii. Bir süre sonra sadece küfür etmeye başlıyorlar, ondan sonra da ya kaçıp gidiyorlar, ağlayarak, ya da asalarını çıkartıp büyü yapmaya çalışıyorlardı. Bebekliğinden beri Arthur ve diğerleriyle düello yapmış olan Gabriel’ın bunlardan da korkacak hali yoktu. Bardağı dudaklarına götürüp büyük bir yudum birayı boğazından aşağı gönderdi. Bu sıcak sayılabilecek yaz gününde dilinin üzerinde ve boğazında bıraktığı serin his biraz da olsa kızı umursamamasını sağlıyordu.

Parmaklarını bardağın kulpunda dolaştırırken taburede hafifçe kıza doğru döndü. Suratına büyük bir gülümseme yerleştirdikten sonra “Bu… Kalbimi kırdı…” dedi, gözlerini devirip sağ elini kalbinin üstüne koyarken. Uzanıp biradan bir yudum daha aldıktan sonra önüne, dizlerine indirdiği bakışlarını yavaşça kıza doğru kaldırdı. Nefret ettiği insanlardan biri kız olunca onunla oyun oynamak da bir şekilde hoşuna gidiyordu Gabriel’ın. “O elindeki ateş viskisi mi? Bu saatte sarhoş filan olmak istemiyorsun herhalde? Buradaki adamlar için pek de zor bir hedef olmazsın.” Çenesiyle kızın arka tarafında, barın uzak ve karanlık bir köşesine sinmiş, etrafta yalnız kadınları ve kızları avlamak için fırsat kollayan adamları gösterdi. Lillian’a o gözle hiç bakmamıştı ve bakmak da istemezdi de zaten ama güzel bir kızdı ve kolay bir hedef olurdu, o alkolü içmeye devam ederse. Ki bu da niye Gabriel’ın derdi olacaktı ki? Hatta dalga geçmek için birçok nedenden biri de olabilirdi bu. “Senin şu pısırık ikizin yok mu? Yoksa artık senden vaz mı geçtiler? Yazık sana.” Gülümsemeye devam ederek kaymak birasından yeni yudumunu alıp bar masasına bıraktı. Gerilerden bir yerden bir kahkaha duyduğunda kafasını hafifçe kuzenlerinin oturduğu masaya çevirdi. Arthur çatallar ve kaşıklarla kendisine deniz aslanı dişleri yapmaya çalışıyordu.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Konunun ismi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Love's Mischief RPG :: Londra :: Çatlak Kazan :: Bar-
Buraya geçin: